Korkut Eken Kimdir?
1945 yılında Ankara'da doğan Korkut Eken, 1963 yılında Kara Harp Okulu'na girdi ve 1965'te mezun oldu.
Komando Tugayı, Hava İndirme Tugayı, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı gibi birliklerde Takım ve Bölük Komutanlıkları yaptı.
Kıbrıs Barış Harekatı öncesi, Ada'daki mücahitleri örgütleyerek harekat öncesi alt yapının oluşturulmasında aktif görev aldı. Hava İndirme Tugayı'nda görevliyken, 20 Temmuz 1974 sabahı paraşütçü birliklerle Kıbrıs'a havadan atlayarak Kıbrıs Barış Harekatı'na katıldı ve Şerit Rozet Beratı ile ödüllendirildi.
1978 yılında üstün eğitimli subay ve astsubaylardan oluşan Özel Harp Dairesi Özel Birlik Komutanlığı'na atandı ve Özel Birlik Komutan Yardımcılığı'na kadar yükseldi. Bu görevdeyken çeşitli yurtdışı kurslara katıldı.
1980 yılında Diyarbakır'a kaçırılan THY uçağının kurtarılması operasyonuna Tim Komutanı olarak katıldı. Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen uçaktan rehine kurtarma operasyonunda teroristleri etkisiz hale getirip yolcuları kurtardı, başarısı zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren tarafından ödüllendirildi.
1982 yılında Polis Özel Timlerinin kurulmasıyla ilgili görev aldı ve rehineli harekata yönelik 40 kişilik özel bir tim yetiştirdi.
PKK'nın 1984 yılında Eruh baskını ile başlayan eylemlerine karşı, birliği ile birlikte Siirt ve Sason bölgelerinde görevlendirildi. 1986 yılına kadar devam eden bu görevi sırasında sayısız sıcak çatışmaya girdi. Sözkonusu operasyonlarla birçok üst düzey PKK'lı teröristin ölü veya diri yakalanmasında önemli rol oynarken, kendi timinden de çok sayıda şehit verdi. Bu mücadele sırasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli madalyası olan Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ile Başarı Madalyası ayrıca çok sayıda takdirname aldı.
Özel Harp Dairesi'ndeki 1981-1986 yılları arasındaki görevi sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Timlerinin oluşturulması ve eğitiminde görev aldı. Bu çalışmalardan dolayı, zamanın Başbakanı Turgut Özal tarafından ödüllendirildi.
1987 yılında Yarbay rütbesindeyken Türk Silahlı Kuvvetleri'nden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı ve MİT Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcısı olarak göreve başladı. Bu görevi süresince çok gizli operasyonlara katıldı. Basına sızan ünlü MİT raporunu hazırlayan dairede görevli olduğu için soruşturma geçirdi ve 1988 yılında kendi isteğiyle MİT'ten ayrıldı.
MİT'ten birlikte ayrıldığı Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür ile birlikte 1988 - 1990 yılları arasında serbest ticaret yaptı, ardından 1990 yılında müfettiş olarak BOTAŞ'a girdi.
1993 yılında Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın daveti üzerine Emmniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Timleri'nin yeniden teçhizatlandırılması ve eğitimi çalışmalarının organizasyonunu gerçekleştirdi. 1993 - 1996 yılları arasında , müşterek operasyonların organizasyonu yaptı. Aynı dönemde, Güneydoğu'daki etkin aşiretleri PKK'ya karşı mücadele için silahlandırdı ve eğitti.
1996 yılındaki Susurluk kazasının ardından "cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek" suçundan 6 yıl hapse mahkum edildi ve 1 Mart 2002 tarihinde cezaevine girdi.
Samsun Terme nüfusuna kayıtlı Korkut Eken, evli ve 3 çocuk babası.
PKK ile Mücadele
Korkut Eken, ilk ve tek ropörtajını 19 Ocak 2002 tarihinde Star gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e verdi. İşte Eken'in ağzından PKK ile mücadelesi:
Güneydoğu'da operasyonlarda asker - polis sorunu yaşanıyor muydu?
Benzer sorunlar yaşanıyordu. Asker olmam nedeniyle komutanlarımızla da görüşüp, sorunu daha kolay çözüyorduk. Eruh - Şemdinli baskınlarından sonra 1984 - 1986 yıllarında, o zaman en yüksek rütbeli komutanlar, bizler dağlara çıktık. Olaylar yoğunlaşınca, paşalar dahil, ellerinde silahlar en önde gidiyorlardı. En yüksek rütbeli subaylardan bir tanesi bendim, dolayısıyla Apo'nun öldürülmesi konusunu kendime bir görev addetmiştim. İnanın rüyalarıma giriyordu. Bir kıstırsam, yakalasam diye ama Türkiye hudutları içine girmedi.
Apo'yu öldürmeyi niçin bu kadar istiyordunuz?
Ben, terör örgütünün başı öldürülürse örgütün çökeceğine inanıyordum. O dönemde bile yabancılar PKK'ya destek oluyor, helikopterle gıda atıyor, yaralılarını taşıyorlardı. Apo yakalanıp Türkiye'ye getirildiğinde işi anlamıştım. Bir zamanlar PKK terör örgütünü destekleyen ülkeler, nasıl olur da şimdi Apo'yu paketleyip bize teslim ediyorlar? Bu işin siyasallaşma süreci başlıyor ki bu, silahlı mücadeleden çok daha tehlikeli ve karşı mücadelesi zor.
Apo idam edilmeli mi?
Artık bize verildikten sonra idam edilmemeli. Doğrusu şu anda yapılan. Apo idam edilirse daha kötü şeyler olabilirdi. Kendimiz yakalasak, dağda bayırda bir çatışmada ölse tamam. Ama teslim olmuş, elleri kolları bağlı olarak verildiğine göre idam etmemiz doğru olmaz.
Güneydoğu'da olayların yaşandığı dönemde durum nasıldı?
Başlangıçta tabii askerin özel timlerin komutanı olarak Mardin, Hakkari, Siirt bölgeleri bana bağlıydı. O dönemde gece operasyon yapan bizim gibi birlik yoktu. Ondan sonra polisin özel timlerinin kurulması görevi verildi. Onu da hakkıyla yerine getirdiğime inanıyorum.
Timlerin yetiştirilmesi için kimlerden emir alıyordunuz?
Eğitimin bir süresi var. Biz eğitime ilk başladığımız 1982 yılında Amerikan sistemine göre eğitim vermeye başladık. Sonra fabrikasyon adam istemeye başladılar. Başbakan Turgut Özal, 500 kişinin hemen eğitilmesini istedi. Mümkün olmadığını söyledim. Çünkü o kadar kişiyi eğitecek kadromuz yoktu. Üstelik bunları bir ayda eğitmemizi istiyordu. Bunları o şekilde göndermemiz mümkün değildi. Eşkiyanın karşısına o şekilde gönderemezdik. Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde de ortalık yanıyordu. Bu kez 1000 özel harekatçı daha yetiştirmemiz istendi. Çaresiz kalınmıştı. Örgütle nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda bilgi veriyordum. Birliğin sayısı değil, niteliği önemlidir.
Bir de devletin kullandığı "Yeşil" var. Bu konuda ne dersiniz?
Yeşil'le ilgili en ufak bir bilgim yok, tanımıyorum, çalışmadım. Bir defa Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde göz altına alınmıştı. O zaman gördüm.
Devletin kullandığı bu tür kişiler çok mu?
Çok vardır. Örneğin bir dönem çok sayıda itirafçı grubu vardı. Şimdi itirafçıların devlete faydalı olacak ne tarafı var? Ama 1984 Eruh - Şemdinli baskınının yaşandığı dönemi ele alalım. Araziyi bilmiyorsunuz, yolu bilmiyorsunuz, geçiş yollarını bilmiyorsunuz, gizli depoları bilmiyorsunuz, bunlar yer gösteriyorlardı. Ondan sonra operasyonlara sokmaya başladılar.
İtirafçıların operasyonda kullanılmasına karşı mıydınız?
İtirafçı kim ki operasyonu yönlendirecek? Böyle bir şey var mı? Bizim eğitimimiz çok yüksek seviyede. Bir özel time katılan subay dört sene özel kurs görüyor. İtirafçıları yer gösterme dışında operasyonun içine katmazdım. Gerek yok.
Girdiğiniz çatışmalarda unutamadığınız ve sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Operasyondayız, çatışma çıkmıştı. Hemen yakınımda duran asker, gözümüzün önünde bize silah sıkan teröriste doğru yürümeye başladı. Bas bas bağırıyorum, gitmemesini söylüyorum. Ama o devam ediyor. Önüne kuşun sıkıyorum, ilerliyor. Konsantre mi oldu, şoka mı girdi bilemiyorum, gidiyor. Terörist tam kafasından vurdu. Orada öldü. Meğer o aslan çavuş, kaldığım lojmanın kapıcısının çocuğu değil miymiş?
Güneydoğu'da büyük hatalar yapıldı mı?
Başlangıçta yanlışlar var. Koordine sağlanamadı. Böyle olaylara başlangıçta hazırlık yoktu. Ama sonradan özellikle askeri birlikler, güvenlik kuvvetleri çok tecrübeli oldu. Yörede alan kontrolü şart. Alan kontrolünü yapamayınca vazgeçtiler. Karakolları kapattılar. Karakol basılıyordu. Bütün karakollara tek tek timleri gönderdim. Güneydoğu'nun bütün bölgelerine. Hakkari, Mardin, Siirt aklınıza neresi geliyorsa, tek tek bütün jandarma karakolları eğitildi. Baskına karşı planlar hazırladık, adamların eline verdik. Karakol komutanlarının takviye talepleri de yerine getirildi.
Abdullah Öcalan'ın durumu ne olacak?
Parti başkanı olabilir. Bu duruma getirildikten sonra başka ne olabilir? Zamanında öldürülmesi gerekirdi. Devlet kendi birimleri arasındaki çatışma yüzünden başarılı olamadı. Adamın gittiği yeri adım adım biliyorsun, yerini biliyorsun, yapılamaz mıydı eylem? Eh işte, o onu çekemedi derken olay basına sızdırıldı. Bunun kasıtlı olduğuna inanıyorum. Operasyonun o haliyle başarılı olamayacağını tahmin ediyordum. Dört birimle bu iş olmazdı zaten.
Bu eylemi siz başarıyla yapabilir miydiniz?
Başbakan veya kim sorumluysa, "Buraya gel kardeşim Korkut Eken, istediğin adamı almakta serbestsin. Türkiye genelinde kimi istersen seç, silah zaten var, onda bir eksik yok. Maddi finans icap ediyorsa karşılıyorum. Şu kadar da süre veriyorum, şu imkanlarla söylüyorum" dese bu işe başlar ve sonuç alırdım.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Eken ve Çatlı
"Korkut Eken, Emniyet'te olduğu dönemde, Abdullah Çatlı'ya ihtiyaç duymuştu... Haber gönderdi, "Ankara'ya gelsin görüşelim" diye. Aslında Çatlı'nın bir ayağı Ankara'daydı. Sık sık geliyor, görüşmelerde bulunup gidiyordu. Görüşme yeri için gizli saklı bir yer de seçilmemişti. Ankara Tandoğan'da bulunan ve bugün adı Ador olan Merit Altınel Oteli'nin lobisinde buluşma gerçekleşti.
Kahve içerken Eken, "Sana bir dış görev vereceğim. Fransa'ya gideceksin, Dursun Karataş'a bakacaksın. Almanya'da PKK'nın lider kadrosunun yerini tesbit edeceksin. Bu bilgileri onbeş gün içinde temin etmeni istiyorum" dedi.
Abdullah Çatlı hiç itiraz etmedi. Bilet ve masrafları için gerekli para verildi. Ayrılırken el sıkıştılar. Korkut Eken, "Gel seni bir öpeyim" dedi ve o güçlü elleriyle Çatlı'yı kendine doğru çekip öptü. Sırtını okşarken, "Bu zor görevde sana güveniyorum" dedi.
Abdullah Çatlı, "Yarbayım, ben de size güveniyorum. Siz olmazsanız ben böyle bir görevi kabul etmezdim. Çünkü, bana yapılan bazı şeylere çok üzüldüm. Kelle koltukta görev yapıyorum ama neredeyse beni vurdurtacaklardı" diye yanıtladı.
Eken, "Merak etme, komutanına güven" deyince, Çatlı'dan şu sözcüğü duydu: "Güveniyorum Emmi."...
Birbirlerine güvenmişlerdi. Eken, Çatlı'nın getirdiği raporları okurken, rapora girmeyen özel bilgileri de dinliyordu. Bu raporlar Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a veriliyor, raporun bir örneği de Başbakan Tansu Çiller'e sunuluyordu. Çatlı, Avrupa ülkelerinde önemli bir istihbarat ağı oluşturmuştu. "Net" bilgiler getiriyor, bilgileri fotoğraf ve filmle destekliyordu..." *
Gazeteci Saygı Öztürk soruyor, Korkut Eken Çatlı'yla bağlantısını açıklıyor:
Abdullah Çatlı'yı tanıyor musunuz?
Abdullah Çatlı'yı MİT'ten emekliye ayrıldıktan sonra, yani devlet hizmetinde olmadığım bir dönemde İstanbul'da bir yemekte tanıdım. O yemekte MİT'ten ayrılanlar da vardı, sekiz - on kişiydik.
Emniyette göreve başladıktan sonra mı Çatlı'yla ilişki kurdunuz?
Emekliye ayrıldıktan sonra uzun yıllar MİT ve Emniyet'le bağım olmadı. 1993'te ben Emniyet'te göreve gelince kendisiyle irtibat kurdum. Mahkemede Çatlı'yı tanıyıp tanımadığım sorulunca, tanıdığımı ifade ettim. Sebebi, tanıdığım için çekineceğim birşey yoktu. Bu kişiyi hem Abdullah Çatlı olarak, hem de kod ismi Mehmet Özbay olarak, şimdi hatırlamayacağım birkaç kod ismi daha vardı, hepsiyle tanıyorum.
İnterpol tarafından aranan bir kişiye neden görev teklif ettiniz?
Çünkü Avrupa'da çok gücü ve potansiyeli vardı. Çatlı'nın Avrupa'daki çok büyük haber alma imkanından faydalanmak için görev teklif ettim ve kabul etti. İki - üç defa Avrupa'ya gitti, çok güzel net bilgiler verdi.
Çatlı'dan aldığınız bilgileri ne yapıyordunuz?
Özellikle Avrupa'daki PKK'lı liderlerin yerleri konusunda, faaliyetleri konusunda bilgiler getirdi, raporlar getirdi. Biz de bu raporları ilgili makamlara aktardık.
Abdullah Çatlı'nın arandığını bile bile ona görev vermeniz doğru bir yaklaşım mı?
Abdullah Çatlı'nın kanun kaçağı olduğunu bakan biliyor. Bakanın yemeklerine bu kişi katılıyor, onunla konuşuyor, milletvekillerinin yanlarına gidiyor. Parti kongresine gidiyor. ANAP kongresine onlarca arabayla geldi.
Çatlı verdiğiniz görevleri istediğiniz gibi yerine getirebiliyor muydu?
Çatlı önemli görevler yaptı. Öna "PKK'nın askeri kanat sorumlusu şu anda Hollanda'ya kaçtı diye bir duyumumuz var. Adamın yerini tespit et bildir" diyorsunuz. Gidiyor, onbeş gün sonra bilgileri getiriyor. O, Avrupa'daki Türklerin çoğunu örgütlemiş. Bu kadar meşhur. Her gittiği ülkede krallar gibi karşılanıyor.
Kanun kaçağını yakalamanız gerekirken, siz görev veriyorsunuz. Ceza almanız da bu yüzden değil mi?
Bizim yaptığımız hemen her ülkede olan bir işlem. Her ülkede bu böyledir. Geçmişte de böyle olmuştur. Ülkemizde olanın aynısı Çin'de de, Amerika'da da, İngiltere'de de inanın aynen böyledir. Normal bir vatandaş bu tip bir görevi kabul edebilir mi? Resmi görev daha tehlikeli olur. Neden? Devletin adı çıkar. Siz adamı görevlendirirken diyorsunuz ki, "Kardeşim yakalanırsan tanımayız, sahip çıkmayız. Bu şartları kabul ediyor musun?"
Çatlı'ya siz de öyle mi dediniz?
Tabii ki benzer şeyler söyledim. Çatlı, TBMM'ye gidiyor, milletvekilleriyle görüşüyordu. Bürokratların yanına gidip geliyordu. Onların çoğu da onu Mehmet Özbay adının yanısıra Abdullah Çatlı olarak da tanıyordu. Bu nasıl aranmak?
Çatlı'ya bu görevi verirken, hizmetinin karşılığında o sizden ne istedi?
Bunlar da bu tip görevlere talip olurken, gerçek şu ki, güvence, yani devletten aranmamasını isterler. Ailesinin yanında rahat yatmak ve oturmak istiyorlar. Budur yani. Başka bir şey yok.
Silahlı bir eylem yaptırdınız mı?
Çatlı'yı istihbarat faaliyetlerinde kullandım. Çatlı'yla ilişiğinizi kestiğiniz zaman yerine hazır bulunan başkasını gönderirsiniz. Bunlar olan işler.
Yurtdışına nasıl gönderiyordunuz?
Niye? Normal pasaportu vardı. Mehmet Özbay adına düzenlenmişti. Yeşil pasaport konusunda bilgim yok. Zaten yurtdışındaki bu tip görevlerde yeşil pasaport çok dikkat çeker.
Çatlı ölene kadar size bağlı mı çalıştı?
Çatlı benimle çok uzun çalışmadı. Benden alınıp kime verildiğini bilmiyorum. Beni aşıp görüşmeler yaptığını öğrenince bundan hoşnut olmadığımı biliyordu. Halbuki, bu tip insanlarla, idare edenin arasında çok güzel sevgiye, saygıya dayanan bir bağlılık gereklidir. Mutlaka mesafe konulmalı.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Bu Ceza Neden?
Devlet için verilmiş başarı dolu 35 yılın ardından verilen bu ceza niye? Bu sorunun cevabını Korkut Eken de bilmiyor:
Bunca başarılı hizmetleriniz olduğuna göre, "çete"den nasıl mahkum oldunuz?
Yedi TİP'liyi öldürmekten hükümlü Haluk Kırcı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ve Savcılıkta "Korkut Eken tarafından silahların Abdullah Çatlı'ya verildiğini tahmin ediyorum" diyor. Hatta bir kısım silah ve patlayıcıları Abdullah Çatlı'nın evinde gördüğünü belirtiyor. Abdullah Çatlı'nın eşi Meral Çatlı'ya soruyorlar. "Hayır ben evimde tek bir silah ve patlayıcı görmedim" diyor. Birisi çıkıp da benim haraç aldığımı, rüşvet aldığımı, çek - senet imzalattırdığımı ispatlarsa kafama kurşun sıkmaya hazırım. Bunu yapmazsam şerefsizim.
Suçsuz olduğunuzu belirtiyorsunuz. O zaman niçin ceza aldınız?
Ben kimsenin avukatlığını yapmak istemiyorum. Ama inanın düşünüyorum, dış güçlerin de parmağı var diye. PKK'nın canını yakan bir grubu yani özel timleri yetiştirdiğim için mi cezalandırıldım diye aklıma geliyor.
Sizin gibi cezaya çarptırılan başka subay oldu mu?
Hayır yok. Ama benim gibi görev yapan çok subay var özel kuvvetlerde. Alay komutanları, tabur komutanları, bölük komutanları, astsubaylar çok.
Susurluk olayında sanık olduğunuzu nasıl öğrendiniz?
Eşim televizyon haberinden öğrenmiş. Sanık olduğuma inanamadım. Enteresan bir oyun oynandı ama ilişkileri falan kendimce tam çözmüş değilim.
Af için bir talebiniz var mı?
Hayır. Affı suçlu olan ister. Ben suç işlemedim ki af talebinde bulunayım. Bazıları benim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmamı öneriyor. Kesinlikle böyle bir şey yapmam. Ülkemi yabancılara şikayet etmem. İdam edileceğimi bilsem bile böyle bir yola başvurmam.
Yaptıklarınızdan pişmanlık duyduğunuz olaylar var mı?
Aynı şeyleri yaşarsam yine aynı şeyleri yapardım. Kötü bir şey yapmadım. İnandıklarımı yaptım. Üstlerimden aldığım emirleri yerine getirdim. Cezaevine gitmek için evimden ayrılırken bana "Pişmanlık yasasından yararlanmak ister misiniz?" sorusu yöneltildi. Bu yasadan suç işleyip de pişman olanlar yararlanır. Ben suç işlemedim ki pişman olayım.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Paşalardan Destek
1990 - 1994 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Doğan Güreş ile bu yıllar arasında Jandarma Bölge Asayiş Komutanlığı yapan emekli Orgeneral Necati Özgen ve emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, 13 Mart 2002 tarihinde Hürriyet'e yaptıkları ortak açıklamada, ''Korkut Eken herşeyi bizim bilgimiz dahilinde yaptı'' dediler. Bu açıklamaların ardından emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, emekli Korgeneral Atilla Kurtaran ve emekli Orgeneral Adnan Doğu da "Eken'in ülkeye unutulmaz hizmetler verdiğini" söylediler:
Emekli Orgeneral DOĞAN GÜREŞ (1990-1994 Genel Kurmay Başkanı)
Korkut Eken, terörle mücadelede disiplini, bilgisi ve kahramanlığı ile öne çıkmış bir subaydır. Özellikle onun etkin bir şekilde görev aldığı 1993 - 1996 döneminde terörle mücadelede büyük başarı kazanılmış, PKK'ya büyük darbe vurulmuştur. Bu dönemde tüm çalışmaları ve faaliyetleri yakın takibimiz altında geçmiştir. Bu haliyle Korkut Eken her türlü övgüyü haketmiş lider bir askerdir. Komutanı olarak yüksek görev anlayışını, fedakarlığını, ülkesine hizmet aşkını biliyorum. Hiçbir zaman kontrolden çıkmamış ve yüksek disiplin anlayışıyla aldığı emirleri eksiksiz yerine getirmiştir.
Emekli Orgeneral NECATİ ÖZGEN (1991-1995 Jandarma Bölge Asayiş Kolordu Komutanı)
Korkut Eken için söyleyecek söz bulamıyorum. Yargının kararını tartışmak istemiyorum ancak mahkumiyetinin bilgi eksikliğinden ya da Korkut Eken'in üstün yurt sevgisi nedeniyle mahkemede konuşmadığını ve kendini yeterince savunmadığını düşünüyorum. Bu durumun da Korkut Eken'in kendinden ne kadar emin olduğunun göstergesidir. Korkut Eken, TSK'nın terörle mücadelesinde bir simge oluşturmuştur. Onun fedakarca sürdürdüğü ve üstün gayreti diğer silah arkadaşlarına da örnek olup, onları da aynı şekilde hizmete yöneltmiştir. Kendisini teğmenliğinden beri tanırım. Korkut Eken görevinde şahin, özel yaşamında ise farkedilmeyecek kadar mütevazı bir subaydır. Hiçbir şekilde görevini kötüye kullanmış olacağını sanmıyorum. Esasen onda gördüğüm ve yakınen tanık olduğum üstün disiplin anlayışı ve yurt sevgisi böyle bir kanaatle bağdaşmaz.
Emekli Korgeneral HASAN KUNDAKÇI (1991-1995 Jandarma Bölge Asayiş Kolordu Komutanı)
Korkut Eken TSK'nın yetiştirdiği değerli subaylardan biridir. Gerçek bir kahramandır. TSK'nın en yüksek onur ödülü olan üstün cesaret ve feragat madalyasını tam anlamıyla hak etmiş bir subaydır. Yaptığı hizmetler nedeniyle mahkumiyetini büyük teessürle karşılıyorum. Ancak tüm mütevazı kişiliğine rağmen Türk halkının şahsına gösterdiği teveccühü büyük bir memnuniyetle izliyorum, bu milletimizin kadirşinaslığının bir göstergesi. Korkut Eken, verilen emirlerin dışına çıkmayacak kadar disiplinli, vatanını canından aziz bilecek kadar fedakar ve gözünü budaktan esirgemeyecek kadar kahraman bir subaydır. Sessiz sedasız cezaevine girmesi ve cezaevine girerken dahi, devletine küskün olmadığını söylemesi tam kendisinden beklediğim bir davranış olmuştur.
Emekli Tümgeneral CUMHUR EVCİL (1984 -1986 Özel Harp Daire Başkanı)
Büyük bir başarı ile sonuçlanan, Kıbrıs Barış Harekatı ve terörle mücadelede görev alan Korkut Eken'e pek çok ödül ve takdirname yanında, Kıbrıs Başarı Madalyası ve ayrıca Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası tevcih edilmiştir. Eken'in ülkesine yaptığı unutulmaz hizmetlerin tanığı oldum. Daima kanunlara nizamlara saygılı ve yürekten bağlı olarak tanıdığım ve takdir ettiğim Korkut Eken'in merak etmeme rağmen suçunu anlamış da değilim. Hakkında yapılan yayınlar ve verilen halk desteği bu kanaatimin ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Bu sessiz utangaç ve vakur kahraman silah arkadaşıma, bu ciddi ve samimi halk desteğinin devam etmesi bizleri hiç değilse teselli edecektir.
Emekli Orgeneral TEOMAN KOMAN (MİT eski Müsteşarı ve Jandarma eski Komutanı)
Ben Korkut Eken'le birlikte çalışmadım. Mit Müsteşarlığı'na atandığımda Korkut Eken MİT'ten ayrılmıştı. Ancak bu subayın kahramanlığı, disiplini, liderliği konusunda komutan arkadaşlarımdan çok övgü dolu sözler duydum. Kendisi hakkında kanaatim fevkalade müspettir. Hatta bu nedenle kendisini tekrar Milli İstihbarat Teşkilatımıza almayı düşündüm ve planladım. Ancak gerçekleştirmek kısmet olmadı. Bütün komutanlarının takdirine mazhar olmuş bu subayın kötü bir işe karışmış olabileceğine katiyen ihtimal vermiyorum. Bu düşüncelerimi ifade ederken, bunun yargıya bir müdahale veya yargı kararının tartışılması şeklinde anlaşılmaması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Yargı varsa hukuki hataları kendi bağımsız sistemi içerisinde zaten düzeltecektir.
Emekli Orgeneral ADNAN DOĞU (Jandarma eski Genel Komutanı)
Korkut Eken, 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı'nın kahramanlarından biridir. Hv. İndirme Tugay Komutanı olarak katıldığım Barış Harekatı'nda Korkut'un kahramanlık, liderlik ve üstün cesaret özelliklerine yakınen tanık oldum. En iyi subaylarımdan biriydi. Görevinde fedakár, cesur ve lider bir subay olan Korkut, özel hayatında çok sade ve mazbut bir aile reisidir. Bu subay Türkiye'nin terörle mücadelesinde fedakarlığı, kahramanlığı ve bitmez tükenmez azmiyle bir simgedir. Korkut'un hiçbir şekilde verilen emirler dışına çıkmadığına tanık olan bir komutanı ve dünya malında gözü olmadığına tanık bir komşusu olarak, hiçbir şekilde bir suistimale karıştığına inanmıyorum. Korkut yaptığı hizmetleri anlatmayacak kadar mert bir subaydır. Böyle bir mahkumiyeti hiçbir zaman düşünmediği için kendisini yeterince savunmamış olabilir diye düşünüyorum.
Emekli Korgeneral ATİLLA KURTARAN
Öncelikle Korkut Eken'in silah arkadaşıyım. Özel Harp Daire Başkanlığı'nda uzun yıllar birlikte çalıştık. Korkut Eken, 1984 Eruh ve Şemdinli olayları ile su yüzüne çıkan bölücü PKK terörüne karşı ilk görevlendirilen özel harekat subayıdır. Uzunca bir süre Güneydoğu ve Doğu Anadolu'du adım adım, karakol karakol gezerek terörle mücadeleyi disiplin altına almış ve birliklerin derlenip, toparlanmasında ve eğitiminde gece gündüz demeden çalışmıştır. Bu çalışmalarında hiçbir zaman emirlerin dışına çıkmamış ancak aldığı emirleri tam olarak yerine getirmiştir. Korkut Eken gibi bir kahraman, fedakar ve cesur subayı tanıdığım için bahtiyarım. Korkut Eken'e halkımızın gösterdiği ilgi aynı zamanda TSK'lerinin terörle mücadelesindeki başarısının, Türk milletince de takdir edildiğinin göstergesidir.